13 Nisan 2011 Çarşamba

Anadolu'nun isyanı

     Köyde büyümenin en güzel yanı doğanın bir parçası olmanızdır. Yağmuru, çamuru, yazı, kışı hep ayrı güzelliktedir. Çocuksanız ve köydeyseniz hayatınızda sıkılmak gibi bir kelimenin anlamını asla anlayamazsınız.
     Bozkırın ortasında olsa da Kızılırmak'ın küçük kolları dereler, ırmaklar var(dı). Gürül gürül pınarlardan kaynak suları akar(dı).
     Pınarlar adete birer sosyalleşme ve haberleşme yerlerdi. Bulaşıklarını yıkamaya gelenler, toprak evini süpürüp süpürgesini yıkamaya gelenler,  öğlene madımak pişirmek için madımaklarını yıkamaya gelenler, kara lastik ayakkabılarını yıkamaya gelenler, yemek kazanlarını küllemeye gelenler...  Şimdilerde pınar başları çok sessiz, herkes evlerinde... borulardan sular taa ayaklarına kadar geliyor. O pınarlar eskisi gibi değil zaten! Ağzını dayayıp kana kana içtiğin suya artık makineler hükmettiği için temiz değil!!
     Derede oynamaksa hayatın anlamıydı sanki... Elleriniz kerme (bizim yörede ellerin aşırı kuruduktan sonra çatlaması ve kabuk kabuk olması anlamında kullanılan kelime) bağlayıncaya kadar buz gibi suyun kenarındaki toprakla çörek, pasta, tabak, çanak yapardık. Yaz geldi mi yün yıkamaya gidenler, evindeki halı kilimi yıkamaya gidenler, hasattan sonra bulgur yapmak için buğday yıkamaya gidenler derenin ve kenarındaki kavak ağaçlarının sunduğu tüm nimetlerden faydalanırlardı.


Neden bunları anlattım derseniz, aşağıdaki videoyu izledikten sonra sanki içimden bir şeyler kopup gitti...Sonuna doğru kendimi tutamadım ağladım :(((


Susuz hayat toprakları, vicdansız insanlar da çocuklarımızın geleceğini çölleştiriyor... Topraklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım...


HES' lere HAYIR!!!



2 yorum:

Ayşe Gençer Memiş dedi ki...

Benaycım romanımda yazındakine benzer bir bölüm var, derenin köy için önemine dair. Ne güzel! Bu tesadüf çok hoşuma gitti :)))

yaruze... dedi ki...

merhaba,
Bu hassasiyeti tüm insanlığın göstermesi kurtaracak dünyayı...