15 Aralık 2011 Perşembe

Daha Ne Diyeyim ki?

Yaşanılası dünyanın
Ne tadı ne tuzu kaldı
Ömür denen şu zamanın
Çoğu gitti azı kaldı

Çalışmadan yiyenlerin
Derimizi giyenlerin
Nice benim diyenlerin
Ne izi ne tozu kaldı

Çürük ökçe yırtık taban
Kurdu kuşu ettik çoban
Gariban daha da gariban
Ne çulu ne bezi kaldı

Bizden geçinen kalleşler
Döner geri bizi taşlar
Sıvıştı yaren yoldaşlar
Ne sözü ne özü kaldı

Cahiller kendini aklar
Kamiller özünü yoklar
Kurudu çaylar ırmaklar
Serçeşme'nin gözü kaldı

Dertli Divani'nin varı
Canandır canın öz yari
Geçti bu devrin baharı
Ne yazı ne güzü kaldı

Dertli Divani

8 Aralık 2011 Perşembe

Bir Ben Var, Benden İçeri

Annem, teyzem, yengelerim,anneannem.... Hatun akrabalarımın çoğu hamarattır; yaptığı yenilir, diktiği giyilir insanlardır. Tabii bu bahsettiğim benden önceki yani annemin jenerasyonuna kadar böyle...Ben ve benden sonrası fıııııısssssssss...Okuyacağım ayaklarına, suya sabuna dokunmadan maharetli annelerinin sarayında yan gelip yatmış şahsiyetleriz: ben ve benden sonrakiler!! Dikiş bilmez, zahmetli yemekleri yapamaz, dantele hiç elini sürmez hatta çeyizine konanlara bile burun kıvırır, yünden anlamaz, kanaviçeyi de keyifli diye başlar bitiremez :))))

Evde 1 ay kadar kapalı kalmaktan ötürü oluşan can sıkıntısı, dışarıdaki bulanık hava, anneden hevesle taa buralara kadar getirilen ve boynu bükük duran şiş,tığ ve benzeri malzeme,okuduğum onca hobi bloglarındaki saygıdeğer ve maharetli arkadaşlardan alınan coşkuyla bakın ben neler yaptım:







İlk baştaki renkli olanın iplerin yettiği kadar yaptım ama bana biraz küçük oldu gibi yani boynumu iki kere dolanmıyor :(( Alttaki kırmızı mor olan için de uygun renkte ne montum ne de şapkam var! Nasıl kullansam diye düşünüyorum...


Burada Türk ürünleri satan bir yer bulunca ince bulgur aldırdım ve bundaki tek amacım KISIR yapmaktı....Epey bir şey okuduktan ve sorduktan sonra  bir harman yapıp kendi tarzımda bir kısır yaptım!!! Sonuç mu? Limona boğulmuş, yeşillikli sulu pilav... Görüntü benzese de tadı tam bir hayal kırıklığı :))  Resmini de bilerek küçük koydum ki hani en azından detaylar görünmesin hehe :))














Amma velakin kekim muhteşem oldu!!! Tarif tabii ki annemden içine 2-3 bir şey ekleyip sanki ben de farklı bir şey beceriyormuşum gibi hissediyorum. Buna ek havuç ve tarçın... Tadını da ben değil götürüp yedirdiğim  2 Ermeni,1 Lezgin, 1 Ukraynalı Hanım tescillediler....Ha bir daha aynı şekilde kabarık  ve bulgur bulgur ağızda dağılır kıvamda yapabilir miyim? Allah Kerim, belki olur!!

Neyse en azından azimle öğrenmeye çalışıyorum di mi? 60ından sonra belki usta bir ev hanımı olurum!

Bedeninizin sıhhati, evinizin bereketi, sevdiklerinizin şefkati hiç eksik olmasın....(Alıntı çalıntı değil haaa, menim gendi özümün lafıdır!)

3 Aralık 2011 Cumartesi

Ege Büyürken Annenin Vardığı Sonuç

Uzun bir süre oradan buradan okuduğum bir sürü şey vardı. Ne zaman harf ya da rakam öğretmek lazım? ya da öğretmemek daha mı iyi? Okula kadar beklemek mi lazım yoksa o zaman kadar beklesek geç mi kalınacak? Bu soruların hiç birinin hiç bir yerde cevabı yok! Cevabın ta kendisi: çocuğun kendisi... Neyi ne kadar almak istediğine bizzat kendileri karar veriyorlar!! İster onun okul öncesinde okumayı öğrenmesini hedefleyin, isterseniz saldım çayıra felsefesini benimseyin bir süre sonra çocuğunuz sizi zaten yönlendiriyor...


Ege, her ne kadar kağıt, kalemle çok ilgilenmese de sayı ve rakamları yazmak ve okumak konusunda son derece ilgili davrandı. Gördüğünde, oynadığında ve ben tekrarladığımda bundan keyif aldığını açıkça görebiliyorduk. Bu nedenle bununla ilgili oyunlar üretip oynadık, sıkmadan ve ilgisini törpülemeden, almak istediği kadarını verdik.


Ama en başta şöyle bir sıkıntı yaşadık. Ben onunla Türkçe konuştuğum için ona, ana dilimdeki şeyleri öğretmenin daha kolay olacağını düşünerek Latin harfleriyle başladım. Fakat daha sonra devam ettiğimiz oyun grubunda Rusça Alfabe (Kiril Alfabesi) işin içine girince, benzer harflerde bocalamaya başladı. Mesela 'B' görünce 'B' okuyordu ama Rusçada onu 'V' diye okuması lazımdı. Ben biraz huzursuz olunca öğretmen bana sıkıntılı bir durum olmadığını söyledi. Harfleri okuması sırasında dil farkını vurgulamanın yeterli olacağını ve çocuğun bunu kolayca ayırt edebileceğini söyledi.' Türkçe de bu harf  'B' diye okunur ama bak Rusçada 'V' diye okumalıyız'  şeklinde cümlelerle aradaki farkı anlattık. Sonuçta kavradı ve sıkıntı yaşanmadı. Hatta şimdi dil konusunun daha bir farkında... Örneğin:
'Anne,Caillou İngilizce konuşuyor di mi?'
'Türkiye de Türkçe , Moskova'da Rusça konuşuluyor; o yüzden Artur Rusça biliyor, Türkçe bilmiyor'
'Anne ben 17 yaşıma gelince İngilizce, 30 yaşıma gelince Fransızca konuşmak istiyorum!'


Resimlere bakıp da kadın delirmiş 4 yaşındaki çocuğa toplama çıkarma öğretiyor demeyin :))) Süper çocuk yetiştireceğim iddiasında hiç değilim. Bu oyunu Ege başlattı.(-) ve (+) öğrendiğinden beri buzdolabındaki mıknatıs rakamları dizip bu nasıl oluyor diye sormaya başladı. Şimdi de parmak sayıp duruyor...Ben de olabildiğince basit şekilde aşağıdaki kareleri ve yuvarlakları saydırarak oyununa eşlik ediyorum. Masada oturanları, kartlarını, arabalarını saymayı çok seviyor...



Bu arada resim yapmaktan ya da kesip yapıştırmaktan pek hoşlanmıyor. Boyama yapmak bazen sanki ona zulümmüş gibi geliyor. Bu konuda da illa otur resim yapalım demiyoruz!! (Ona pastel boya, sulu boya,kuru boya alıp özendirmeye çalıyorum ama onları en çok ben seviyor ve kullanıyorum). Zaten canı çok sıkılmış olsa da çoğunlukla resim yapma önerimize cevabı 'hayır'. Resim derslerinde yaptığı resimler de genelde yarım kalıyor ve neden tamamlamadın diye sorunca : 'Canım yapmak istemedi, bitirmedim' diyor. Ne zamanki hamurla bir şeyler yapılacak bu derse ilgisi o zaman artıyor. 

İlkokulda beden dersinde dışarıda top oynamaya can atarken, beden dersi yapmayıp zorunlu olarak yaptığımız matematik dersindeki problem çözerdik. Ve ben bu problem çözme işini (havuz, yaş,yol) hiç bir zaman öğrenemedim. Çünkü ben o problemleri çözmek için sevdiğim şeyi yapmaktan alıkonuldum. Hala içimde yaradır valla da anlatmadan geçemedim!! Ne biliyim belki şimdi bir jimnastikçi ya da basketbolcu olurdum :(((

Velhasılı kelam su akıp kendi yolunu buluyor ve inanın çocuklar ne istediklerini açık seçik gösteriyorlar!! Bize düşen sadece onların cevherlerini parlatmak...Onların sevmedikleri, istemedikleri şeyleri yapmaya zorlamak zaman kaybından başka bir şey değil!!

Bir eğitici yazımızın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz! Sıkılmayıp sonuna kadar okuyabildiyseniz sizi tebrik ediyor ve esenlikler diliyorum efendim!!!