27 Şubat 2010 Cumartesi

Ses veriyorum....






Burada 23 Şubat Vatan Savunucuları bayramıdır(Ama halk arasında erkekler günü olarak kutlanır) ve bu nedenledir ki resmi tatildir. Salı gününe denk gelmesi hasabiyle 4 gün tatildi. Aile boyu saadet yaşayıp bolca yiyip bir kez daha eşimin doğum gününü kutladık.

Hayat aynı durağanlıkta akıp gidiyor, küçük anları birbirine ekliyoruz işte... gülüyoruz, ağlıyoruz, düşünüyoruz, tartışıyoruz... kısacası biriktiriyoruz!!! Bunlar arasında en çok zamanı hatırlatan bal kabağının uzayan boyu, artık beni bile avutmaya yetecek kadar muhakeme yeteneği, her gün biraz daha doldurduğu zeka kumbarasından dökülenler, öğrendiği utanma duygusu, fal taşı gibi açılmış gözlerle yakalamaya çalıştıkları....

Yaralarım az, içtiğim ilaçlar hala çok, bahar umudu çok ama kar da çok, hala dilbilgisi az ama kelime çok (sağolsun kuzunun oyun okulunda Olga öğretmeni) ve son nokta ise kilo çok ama yemek de çok... hatta yarına mantı planları var :)

18 Şubat 2010 Perşembe

Aşkıma

Ben bu adamı tanıyalı adam oldum

Ne bilirdim sevmenin bu kadar güzel olduğunu,
Ne bilirdim koşulsuz ve sorgusuz dinlemeyi,
Ne bilirdim inandım mı yapabileceğimi,
Ne bilirdim hayatın keşkelerle zaman geçirmek için çok kısa olduğunu,
Ne bilirdim geçmişe takılmanın sadece yaraladığını ama geleceğin umut dolu olduğunu,
Ne bilirdim 'yarın çok geç olabilir, neden şimdi değil?' sözünün doğruluğunu,
Ne bilirdim zoru birlikte başarmanın tadını,
Ne bilirdim elimden tutan kocaman elin uzak diyarda kış masalları yaşatacağını,
Ne bilirdim kurmadığımız pembe panjurlu ev hayallerini gerçek kılabildiğini,
Ne bilirdim canıma can olup hayata bir hayat daha katmanın mucizesini,
Ne bilirdim gözleriyle dünyamı aydınlatıp kalbiyle ısıtan biri olabileceğini...

Canım benim İYİ Kİ VARSIN, NİCE MUTLU YILLARA...
Seni dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar kadar çok seviyorum :)



10 Şubat 2010 Çarşamba

Hayatımızda hala bir MINCIR var!!!

Ege'ye durumu anlattık o kadar ama maalesef Mıncır'ı gelip alacak abla bir kez daha düşününce vazgeçmiş almaktan!!!

Bizim bu iki velet hala itişe kakışa bir aradalar....





Ege'den inciler

Bu bloga yazdığım malum sebeplerden dolayı bal kabağımın kreş durumu hayal olunca biz de farklı ufak çapta kreş vari yerle baktık. Bize en yakın olanı tercih edip başladık. Önceleri her ne kadar sadece seyirci modunda takılsa da şimdilerde daha katılımcı... Burada bu yaş dönemi için sınıfta anne ya da babalarda bulunuyorlar(Seneye tek başına olacak). Her ne kadar bana en başta çok sönük gelse de (sınıflar, düzen) 2-3 ders sonra aslında ne kadar organize ve detaycı bir şekilde sadece çocukların zihinlerini doldurmaya yönelik hazırlandığını anladım. Malum Türkiye'den kalan bazı kreş diyince akla gelen klişeler vardı aklımda. Öğretmenimizi de çok sevdim. Sakin bir ses tonu, hoş mimikleri ve ilgili tavrı bizi epey rahatlattı. Dans, elişi, biraz hareket, kuşlar, arabalar..... devam ediyoruz bakalım... Biraz anne yardımıyla yapılanlarda bunlar işte :

Yukarıdaki koyunun orjinal yapımında ağzı yok ama bizimki tamam resmi bitirdik öğretmene verelim artık dediğimde:
- Hayıy anne bitmedi dedi
- Neden? dedim
- Ağzını yapmayı unuttuk da ondan deyip fırt diye kendisi çiziverdi!!!


Bu resmi çok severek yaptı. Hele de şu vagondaki yükleri.... Hamurları tek sıra dizmesi yeterliydi ama o 'benim kamyonum büyük, çok taşısın' deyip epeyce yükledi.

Bunu da her Cumartesi gittiğimiz MTKO'nun çocuk kulübünde yaaptık bir çiçek anneye diğeri de babaya...

2 Şubat 2010 Salı

Hayallerim (мои мечты-mai meçtı)


Resim büyük halini lütfen görünüz

Şimdi şu an kayıtlara geçsin diye en çok gerçekleştirmek istediğim şeyleri yazıyorum (Belki ilerde bakıp bak, tüm yapmak istediklerimi yapmışım derim)

  • Evlendiğimizde gidemediğimiz balayı tatili için mümkünse sıcak bir iklim memleketine gitmek istiyorum
  • Rusçanın kafasını gözünü kırmadan adam akıllı konuşmak ve yazmak istiyorum
  • Çeviri yapmak ve bundan para kazanmak istiyorum
  • Yarı zamanlı bir iş bulup hem körelmemek hem de sevdiklerimle uzun zamanlar geçirmek istiyorum
  • Tüm Karadeniz kıyılarını gezmek istiyorum
  • Pedagoji ya da buna benzer bir alanda yüksek lisans yapmak istiyorum
  • Annem, babam ve kardeşimi evimde ağırlayıp tüm Moskova'yı gezdirmek istiyorum
  • Hiç olmazsa bir kez Sabahat Akkiraz konserine gitmek istiyorum







Borsch Çorbası

Eğitici öğretici faaliyetlere devam... Buradaki her 5 kişiden 4ünün sevdiği bir çorba bu, sevmeyene az rastlanır (bizim sevgili Dimitri gibi:))) Kışın vazgeçilmezidir ve bence lahananın sarmasından sonra en çekici halidir. Malzeme listesi kabarık ama hepsi de sebze ve çok hafif, bunu yedikten bir saat sonra yeniden acıktığını hissediyorsun.
Önemli uyarı buradaki miktarlar tamamen değişkendir ve kişiye özel şekilde az ya da çok konulabilir!!

Malzemeler (Ekrana gelme sırasına göre)
  • Su (et suyu da olur ama ben sevmediğim için sadece su, miktarı da ne kadar çok yapacaksını ona bağlı)
  • Patates (biz bol patatesli seviyoruz o nedenle 5 adet orta boy)
  • Lahana (Doğranmış haliyle 2 yemek tabağı kadar)
  • Kırmızı pancar ve havuç (1er adet orta boy yeterli, ikisi de rendelenecek)
  • Kaşık ucuyla salça
  • Limon suyu (Limon delisi ben genelde 1 limonun tamamını sıkarım)
  • Defne yaprağı
  • Yeşil biber
  • Maydonoz, dereotu
  • Sarımsak (dişlemek için hehe:)))



Büyükçe tencereye su ya da et suyu konur ve kaynatılır. Bu arada özenle soyulan patatesler küp küp doğranır (bunun resmi yok çünkü çamurlu ellerle resim çekemedim). Kaynayan suyun içine haşlanmak üzere atılır.


Patatese eklenmek üzere lahana yıkanır ve yukarıda görülen kalınlıkta doğranır, tenceredeki patates kardeşin yanına yollanır. Bu işlemin akabindeki görüntü şu şekildedir:



Tencereyi kendi haline bırakıp diğer aşama için genişçe bir tava alınır. Rendelenmiş havuç ve kırmızı pancar sıvıyağla kavrulur ve yumuşamaya başlayınca salça eklenir.


Bir 5 dakika kavrulduktan sonra limon suyu da eşlik eder.


2-3 kere çevirdikten sonra tavadakiler, haşlanmakta olan patates ve lahanaların yanına gönderilir.

Mis kokulu defne yapraklarının olmadığı bir çorba düşünemiyorum. Bu memlekette edindiğim bir alışkanlıktır bu!!!


Dev bir yeşil biberdi bu o nedenle sadece yarısını doğradım. Ve onlar da langıııııırrrrrtttt köy sandığına şey yani tenceye atılır.


Ne kadar çok ya da az size kalmış maydonoz ve dereotu eklenir. Tuzunu da ayarlamayı unutmayın tabii. Bu arada burada bilmiyorlar ama ben sumağı çok yakıştırıyorum bu çorbaya...

Nasıl yiyeceksiniz? kısmına gelince 2-3 diş sarımsak ve simentanayla yeniyor burada... Simentana, yoğurt ve krema arası bir süt ürünüdür ve çok sevilir. İlk geldiğimde bööööyyyk deyip ağzımı bile değdirmemiştim ama şimdi ayıla bayıla yiyorum hatta sabahları ekmek üzerine sürerek :))) Çorba üstü simentana ve ara ara dişlenen sarımsakla lezzetin doruklarına yolculuk... bu arada beyaz ekmek yerine yanına esmer ekmek deneyin pişman olmazsınız...

Afiyet olsun!!!!! Bunu bana öğreten eşime ve eşime de öğreten annesine teşekkürler... Babul sipasiba!!!